MODERN FUTBOL VE MODERN FUTBOLDA TÜRKİYE’NİN YERİ
MODERN FUTBOL VE MODERN FUTBOLDA TÜRKİYE’NİN YERİ
Her gün kendini geliştirmeye devam eden, modern futbol konusunda ki bilgi becerisiyle ,çalıştığı her takımda sevilen sayılan Teknik Direktör Murat Türk‘ün futbola dair açıklamaları yayınımızda.
MODERN FUTBOL VE MODERN FUTBOLDA TÜRKİYE’NİN YERİ NEDİR ?
Futbol;
… İnsanlar tarafından çok sevilen, takip edilen, en çok seyirciye sahip dünyanın ortak sevgi değeridir. Simon KUPER’in kitabına verdiği isim gibi “Futbol asla sadece futbol değildir.”
Kısa süreliğine de olsa dertleri unutturan, düşmanlıkların üzerini örten, savaşlara ara verdiren, iç karışıklıkları sonlandıran bir sihir. Napoli taraftarının tezahüratında hep birden dile getirdiği bir inanç. “Yarın yine borçlarım olacak ama bu gece kral benim”
İnsanlar, medeniyetler ve dünya üzerinde bu kadar ses getiren futbol birçok alanda olduğu gibi durağan kalmayarak günbegün gelişmeye devam etmiş ve etmeye de devam edecektir. Bazı konularda gelişimi tartışmaya açık olsa da bu yazımda size bahsedeceğim “futbolun taktik anlamda gelişmesi” bana göre su götürmez bir gerçektir. Futbolun spor kimliğinden uzaklaşarak ekonomik yönü ile anılması, siyasetçiler elinde reklam malzemesine dönüşmesi, hayalleri zorlayan paralar sebebiyle zaman zaman spor ahlakına yakışmayacak bir takım manipülâsyonlar ile gündeme gelmesi tartışılabilecek konular olsa da taktik anlamda gelişmesi su götürmez bir gerçektir.
Futbol dünyada tanındığı ilk zamanlarda önceliğin “gol atmak”, skor üretmek olduğu daha az kafa yorulan, daha fazla hataya tahammülü olan daha çok yoğun duyguların ön plânda yaşandığı bir oyunken günümüzde üzerine daha fazla kafa yorulması gereken ve birçok bilim dalı ile daha fazla iç içe girmiş bir hâl aldı. Gol atmak yine öncelik olsa da daha az gol yemek, rakibe boş alan bırakmamak, gol atmak kadar gol yememek için de taktik varyasyonları çeşitlendirmek, taç atışı için dahi antrenör görevlendirmek! gibi daha bilimsel bir hâl almış durumdadır. Bunun yanı sıra halk arasında alt yapı olarak bilinen fakat öz kaynak olarak değeri iade edilen oluşumlarda gelişme anlamında göz ardı edilemeyecek noktalardandır.
Futbolun tarihsel gelişimi öncülüğünü Avrupa kıtasında gözlemlemek istisnalar hariç mümkün. Hollandalıların total futbolu, İspanyalıların ezici seviyede topa sahip olma arzusu, Yunanistanlıların konsantrasyonlarını bir an bile bozmadan maç boyunca yaptıkları savunma futbolu bunlardan bazıları olarak sayılabilir.
Peki futbolda tarihsel gelişim sürecinde gözle görünür ne gelişmeler oldu, neden modern futbol adı ile anmaya başladım? Bana göre birinci gelişim bireysellikten çıkılarak 11 futbolcunun aynı anda hareket etmeye başladığı, aynı anda savunup aynı anda hücum ettiği taktisel gelişimde oldu. Zamanında tanrının eli ile bir maç bir takımdan diğerine geçebilirken, Sergen attı şampiyonluk geldi gibi bireysel dokunuşlarla şekillenirken günümüzde adeta bir satranç oyunu gibi 90 dakikanın an be an hesaplanmak zorunda olduğu, savunmaya geçen takım oyuncularının adeta makine dişlisi gibi senkronize hareket ederek 11 oyuncunun kendi kalesi önünde 20-25 metreyi bulan bir alanda boşluk vermeden kapandığı, hücuma çıkan bir takımın 8-9 kişi ile rakip kaleyi ablukaya alarak sürekli yer değiştirmeler ve çapraz koşular ile savunma surlarını beklenmedik zamanda, beklenmedik bir oyuncu ile alt etmeye çalıştıkları, kalecilerin ellerini, reflekslerini, sezgilerini geliştirdikleri yetmezmiş gibi “asist yapacak kadar” ayaklarını geliştirdikleri taktiksel savaşlar ile sonuca gitmeye başladığı bir modern hâl aldı.
Futbolcu Genetiği
İkinci gelişim ise futbolcu genetiğinde oldu! Günümüz futbolcuları bireysel yeteneklerinden ziyade sisteme uyumları ve makinenin bir parçası olmaya yatkınlıkları ile değer görürken fiziksel olarak da daha çok koşan, daha çok mücadele eden, daha profesyonel yaşayan, beslenmesi antrenmanı bir yana uykusunu, ruh halini, gol sevincini dahi profesyonel antrenörler yardımı ile planlamak zorunda kalan “yarı makinelere” dönüştüler. Bu durumu zorunlu kılan etmenlerden bir tanesi de şüphesiz sezon içerisinde artan organizasyonlar sebebiyle artan müsabaka sayıları oldu.
Bu ve bunun gibi bir çok alanda modernize olan futbol oyununda ülke olarak biz neredeyiz, neleri doğru yapıyoruz, neleri yanlış?
Dünyanın hızlı bir şekilde gelişmesi özellikle iletişim alanında adeta dünyayı ayağımıza getirdi. Bugün İspanya ülkesinde dünyada söz sahibi olmuş Real Madrid takımının kullandığı antrenman metotlarına anında erişimimiz mümkün bir hâl aldı. Ülkemize oranla daha fazla gelişim gösteren bir futbol takımın antrenman, beslenme, sakatlık sürelerini azaltma ve taktik metotlarına adeta bir tık ile ulaşmak mümkün olduğundan ülkemiz futbolunda da benzerlerini uyguladığımız için bir gelişme olduğu kanaatindeyim. Öte yandan yine bilimsel gelişmeler ve Allahın bize bahşettiği mükemmel iklim sayesinde ülkemizde kullanılan futbol antrenman tesisleri ve stadyumlar dünyanın birçok ülkesinden daha iyi seviyeye gelmiş durumda.
Doğru yaptıklarımızı iki üç örnekle özetleyebiliyorken maalesef geri kaldığımız konular, kitap olur. Birkaç önemli başlığı sıralayacak olursak;
- Taktiksel gelişim anlamında ne yazık ki modern futbolun gerisinde kaldık. Önceliğin kaybetmemek olması, bunu yaparken her türlü haksızlığı, hileyi kendimizde hak görmemiz birinci problem. En üst seviye ligimiz olan Süper ligde mücadele eden 20 takımımızın yarısından fazlasının 1-4-2-3-1 dizilişini benimseyerek önceliğin gol yememek olması seyir zevkini düşürmektedir.
- İleri seviyede taktik yaklaşımları gerek biz antrenörlerin yeterince anlayıp iyi seviyede uygulamaya geçiremiyor olmamızdan, gerekse futbolcularımızın atadan dededen kalma metotlarına sıkı sıkıya bağlı kalmalarından, futbol bilgilerini bir hatta iki seviye yukarıya çekme heves ve yeteneklerinin eksik olmasından dolayı modern futboldan geri kalmış durumdayız.
- Geri kaldığımız bir diğer konu; topun oyunda kalma süresinin birçok Avrupa liginden çok geride olmasıdır. Avrupa’nın önde gelen ülke liglerinde bir fâul atışı ortalama 30-45 sn aralığında yapılıp top derhal oyuna sokulurken maalesef ülkemizde bir taç atışı! dakikaları bulmaktadır.
- Oyun dışı etkenler, örneğin bir tarafın haklı bile olsa çok küçük bir pozisyon için bile sahadaki 11 futbolcusundan, yedek kulübesinde bulunan oyuncularına, teknik ekibine, tribünde bulunan yöneticisine kadar “haddinden fazla” itirazda bulunmaları ülkemiz futbolunun temposunu, topun oyunda kalma süresini ve dolayısıyla seyir zevkini olumsuz yönde etkilemekte, sekteye uğratmaktadır.
- Son olarak tribün ve taraftar kültüründe de bence sınıfta kalmış durumdayız. İngiltere ülkesinde taraftarlık kişinin doğduğu mahalle takımı, ilçe takımı seviyesinde iken ne yazık ki bizde dört büyükler olarak bilinen takımlarımızın taraftar sayısı ülkenin genel nüfusuna tesir etmiş durumdadır. Bu konuda bir diğer eksiğimiz ise; taraftarlarımızın çoğunluğunun sonuç ve skor odaklı olmasından dolayı kırılgan olmasıdır. Sezon boyu kapasitesi 25 bin kişi olan statlarında 5-6 bin kişinin izlediği bir takım küme düşmesi durumunda gelecek sezon seyirci sayısı 1000-2000’lere düşmektedir. Yani önemli olan takımımızın bizi temsil etmesi değil, maçlar kazanmasıdır. Ayrıca ne yazık ki ülkemizin çoğu deplasmanında rakip takıma saygı yoktur. Deplasman takımının ısınmak için sahaya çıkmalarından başlayarak onur kırıcı, küçümser ve ahlâk ile bağdaşmayacak küfürler her geçen gün artarak devam etmektedir. Halbuki rakip olmazsa biz olmayız.
Futbol aşk, futbol tutku, her geçen gün elbirliği ile büyüttüğümüz bir çiçek. Ülkemizde daha güzel günlerde daha huzur ve mutluluk verici oynandığını, izlendiğini, yönetildiğini görmek ümidiyle
Murat TÜRK
Teknik Direktör
Henüz yorum yapılmamış.